
Türkiye Animeciler Birliği ve Federasyonu

Kendi gözümden Kabura manga
Ben ilk Kabura mangayla tanıştığımda o kadar önemsememiştim hatta hiç takmamıştım bile. Bir Türk gurubu manga yapacak he? Gülerim ben buna demiştim. Manga çizmek kim bunlar kim demiştim. Ama içten içe de yapsınlar diyordum ama yapamayacakları konusunda kesin fikirliydim. Bekledim neredeyse 2 ay E-derginin, manganın çıkmasını, yayınlanmasını bekledim. Yayın tarihi yaklaştıkça içimi bir heyecan kapladı. Beklenen gün sonunda geldi Manga yayınlandı. Büyük bir hevesle başladım ilk sayfadan okumaya. Toplam 6 Hikaye bulunuyordu Kabura E-Deriğide.
6 hikaye 6 başarılı çizer ve başarılı bir editör. Mangaları tek tek okudukça vay be dedim vay be, bizim Türkler bunu da başardı be dedim, içten içe çok mutlu olmuştum. Çizimler o kadar anım şanım çok profesyonel olmasa da okuyucuyu kendine çekiyor, anlaşılması kolay hikayeler gerçekten sürükleyiciydi. Her hikayenin kendine has bir duygusu, heyecanı, üzüntüsü ve eğlencesi vardı. Ama benim gözümde ufak bir eksiklik vardı sadece 1 seride vardı bu ufak eksiklik oda Genre. Genre sanki biraz hızlı ilerliyor gibi geldi bana ve safa sayısı biraz az geldi. Farkındayım okul, iş ve günlük hayatın koşuşturması arasında bunu şuan ki halini başarmak gerçekten büyük bir başarı amma velakin birazcık daha hikaye yavaşlatılıp yedire yedire anlatılması daha iyi olabilirmiş gibi geliyor bana.
Az eleştiri çok övgü. Ben gerçekten bu Kabura Manga ekibini canı gönülden tebrik ediyorum ve böyle devam etmelerini gönülden istiyorum. Her biriniz çok başarılı bir çizer haline geleceksiniz ve T.A.B.F (Türkiye Animeciler Birliği ve Federasyonu) tamamen sonuna kadar destekçinizdir. Ben sizin arkanızdayım ve tahmin ediyorum ki sizin arkanızda destekçi olarak tek ben yokum. Bunu büyük bir gururla söylerim ki tüm anime ve manga severler arkanızdadır. 2. Sayının çıkmasını dört gözle bekliyorum. Başarılarınızı devamını dilerim.
Bera PINAR
T.A.B.F Teknik İçerik Admini
Çizerler
Yusuf TURGUT:Merhaba Arkadaşlar! Ben Yusuf Turgut. GENRE’nin çizeriyim. 1997 doğumluyum. Küçüklüğümden beri resim çizerim. Uzun bir süre insanlar bana hangi mesleği istediğimi sorduklarında hep farklı şeyler söyledim. Bir gün,15 yaşında anime ile tanıştım. Beni en çok etkileyen şeyher anime karakterinin bir hayali olmasıydı. Ondan sonra hayatım çok boş gelmeye başladı. benim hayalim yoktu...“niye bu kadar uzakta arıyorum ki?” dedim. “Ben hep resim çizerim ve bunu seviyorum.” dedim. O gün kendime bir söz verdim. “Dünya’nın en iyi çizgi roman çizeri olacağım” dedim. Çok çalıştım. Çok şeyler atlattım ve hala daha çalışmam için çok uzun yıllarım var. Bu yolda emin adımlarla yürüyorum. Kalem arkadaşlarım ve Ahmet Torun abim sayesinde bugünlere geldim. Bir gün ise Yiğit arkadaşımız bana gelip dergiden bahsetti, ben de hemen kabul ettim. Burada hepimiz çalıştık, Uğraştık. İlk Türk manga dergisini de çıkardık. Herkesin bir hayal uğruna uğraşmasını öneririm. Hayat düşündüğünüzden küçük, ama gördüğünüzden daha büyük.
Burak ŞEN: Merhaba! Ben Burak Şen. 18 yaşındayım. Bir kısmınız beni Kabura Manga’n ın Facebook sayfasından admin “black” olarak biliyor. Size “uzunca” kendimden ve kısaca bu işe nasıl giriştiğimden bahsedeyim, hikaye 7-8 yıl öncesine dayanıyor aslında...
Teyzemin oğlu, yaşça oldukça büyüğüm ve öz abim gibi sevdiğim Tolga abimin, 5.sınıfa giden bu küçücük çocuğa “death note” açıp İngilizce altyazıdan kendi okuduğunu tercüme ederek izletmesiyle içimdeki ilk anime sevgisi tohumlanmıştı. Tabii bundan sonra uzun süre anime izleyemedim.
Bariz bir çizim yeteneğim olduğu zaten çok küçüklüğümden belliydi. 8. sınıf sonlarında çok sevdiğim resim öğretmenim Elif hocam, bana bir ders çıkışı “Hangi liseye gitmek istiyorsun?” diye sorunca aklımda bir şimşek çaktı! Ne yapacaktım? gerçekten, ileriye dönük tek hayalim büyüyünce online oyunlar için karakter ve ekipman tasarlamaktı. Ama bunun için ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum. Sonra ben, “bilmiyorum.” deyince hocam konuşmasına devam etti: “Neden Güzel Sanatlar Lisesi’ne gitmiyorsun?” hocam, sanki gireceğime eminmiş gibi -“dene bakalım.” demedi bile bunu söyleyiverdi. Bende kolay sandım başta tabii. Sonra devam etti: “Tabii bunun için atölyeye gidip resmini geliştirmen lazım...”
Alp Barkın DOKER: Öncelikle neden manga çizmeyi sevdiğimi ve ileride neden iyi bir çizer olmak istediğimi anlatayım. İlk olarak bir çizer olarak kendi dünyamı yaratmak bana hoş bir başarı hissi veriyor. Kürtürel değeri tasarlamak, karakteri tasarlamak ve var olan hikayeleri manipüle etmek kadar güzel bir duygu yok. Ayrıca kendimi gerçeklikten yarattığım karakterlerin özel güçleriyle soyutluyorum. Evet, bu biraz asosyal eğilimli olduğumu gösterir ama neyse, yapacak birşey yok. Son olarak da karakterlerin farklı şartlara kendilerini adapte etmelerini izlemek benim hoşuma gidiyor. Kendi özel güçleriyle zekalarını birleştirip rakibinin özel güçlerinin ve zekalarının üstesinden gelmeleri de, falan da, filan da...
Osman Tomaso:
erhaba arkadaşlar, ben “REVIVAL” hikayesinin yazarı OsmanTomaso. 16 yaşındayım, Denizli’de oturuyorum. Öncelikle belirtmek istiyorum ki bir çok kişi gibi inanılmaz heyecanlıyım. Hikayemde, karmakarışık sırlarla dolu olan Rüya alemi gerçeğeyansırsa neler olabileceğinden bahsediyorum. kısaca, zevkli bir seri sizi bekliyor. 4 yıl önce babam sayesinde anime ile tanıştım, babadan oğulanesiliz anime konusunda. :) kendimi bildim bileli de bir elim hep kalemdey di. Ama asıl hedefim Bakuman’ı izledikten sonra oluşmaya başladı desem yeridir. Birçok lise öğrencisi gibi amaçsızca derslerime çalışıyordum, ama bu beni çok sıktığı için hiç bir başarım yoktu. Anime’ nin konusunda da, benim gibi düşünceleri olan iki gencin manga-ka olmak yolunda yaşadığı maceralar anlatılıyordu. bundan çok etkilendim ve dedim ki, “yeteneğimi bu yönde kullanmalıyım.” O sıralarda karşıma dergimizin kurucusu olan Yiğit Dağlıer çıktı.Hayatımın dönüm noktası diyebilirim. ya da bir amaç uğruna yaşama
ya başladığım ilk günü, Yiğit’in bana “Kabura Manga’ da çizmek ister misin?” dediği gün sayabilirim. Tabii ki, bu yolda ilerleme kaydetmemi sağlayan birçok insandanen başta dergimizi en aktif şekilde yöneten, hepimizin gelişimine yardımcı olan, bizi Yönlen
diren Ahmet Torun abime de çok teşekkür ederim. Ayrıyeten, nasıl aklına esti bilmiyorum, ama ufak adımlarla kilometreler kaydettirecek kararı alarak KABURAMANGA’yı kuran, bizi bu yola sürükleyerek Türkiye’de bir ilk yapan Yiğit’e de teşekkürler
Demircan Kaçel: Arkadaşlar Merhaba, ben Demircan Kaçel, 15 yaşındayım, One-Shot olan Manga “PUDDiNG”in çizer ve yazarıyım. Açıkça söylemek gerekirse bu hikayede çizim ve senaryo okul, ödev yüzünden fazlasıyla aceleye geldi ve kendi kalitemin çok altında olduğunu düşünüyorum. ikinci sayıda “SOULHUNTER-S” Adlı Mangamla Çok Daha iyi bir şekilde aranızda olacağıma inanıyorum. şimdiden herkese teşekkür eder
Ali D. Ulusoy:
Selam! Ben Ali D. Ulusoy! Kabura Manga’da Lıghtkıllerz Adlı Manga Serisinin Çizeriyim. Mangaka Olmayı Gerçekten Çok istiyorum Ve İleride Herne Olursa Olsun Mangaka olacağım. Tabi Bu Çok Çizerek Oluyor. Çok Çizip İyi bir Mangaka Olacağım!
En Sevdiğim VeÖrnek Aldığım Mangakalar: Tıtekubo, Masashı Kıshımoto,Eııchıro Oda, Hajıme Isayama, Takeshı Obata, Takeıhıroyukı, Nobuhıro Watsukı, Kaırı Fujıyama, Kohtahırano, Mıura Kentaro,Hıromu Arakawa, Akıratorıyama Ve Tabii Ki Inouetakehıko!
Mangalar
Genre. Normal bir okul yaşantısı olan biraz karamsar bir lise öğrencisi olan Kazamı Sasakı, başına geleceklerden habersiz bir şekilde okuldan evine dönerken Genre diye sayıklayan zombi tarzı yaratıkların saldırısına uğrar Kazamı Sasakı bir şekilde ilk saldırıdan kurtulur ama farkında olmadığı şey bunun ilk ve son saldırıya uğraması olmadığıdır. Genre nedir bu? Bu Zombiler nerden geliyor? Büyük bir macera sizleri bekliyor.
Armless. En büyük hayali bir gün en büyük Sorm ustası olmak olan Gremm, tek ailesi olan büyük babası Ehalm la birlikte bir köyde yaşayan bir gençtir. En güçlü Sor molam Lom’u yakalamak için çıktığı serüvende ne gibi zorluklar bizleri bekliyor?
Bounty Junkıe Ödül avcılarının var olduğu bir dünyada gecen bu hikaye Ryder adındaki kahramanımızın başında ne tür olaylar geçecek?
Revıval karmakarışık sırlarla dolu olan Rüya alemi gerçeğe yansırsa neler olabileceğinden bahsediyor. kısaca, zevkli bir seri sizi bekliyor.
Pudding 15 yaşında, Hakuya adında, Küçüklüğünden beri tüm gün oyun oynayan, şeker ve manga ile yaşayan bir çocuğu anlatıyor. Küçüklüğünden beri ailesi ölse bile, ne olursa olsun hiçbir şekilde duygu hissetmiyor. Ailesini kaybettikten sonra büyük anne NANA ile yaşamaya başlıyor. ardından Büyük anne NANA’nın torunlarına şeker ve çok yüklü miktarda para bırakarak esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmasından sonra abisiyle yeni lise yaşantısına başlıyor. bu onun tüm hayatını değiştiriyor
Tıghtkıllerz kötü bir bilim adamı ışığın maddesini bulur. İnsanların ruhlarını ışık ile şekillendirir ve creepe dönüştürüp bedenlerini komaya sokar. bazıları iyi niyetli, bazıları çıkarcı olan creepslayerlar ortaya çıkar. lıghtkıllerz da bir creepslayer grubudur. Ama çıkarcılar dan farklı olarak creepleri keserek, creeplerin ruhlarını ve bedenlerini kurtarırlar
Daha fazlası ve Mangalar için www.kaburamanga.net
Editör Ahmet TORUN Manganın da ilk sayfalarında da bulunan Editör notu. Bakalım Ahmet Torun’un dünden bu güne gelmesine ve Kabura manga ile tanışmasına kadar geçen sürede başına neler gelmiş. Geçmişinden bu güne Ahmet Torun. Ben etkilendim ve saygı duydum.
EDİTÖRDEN
Dergileri hep sevdim. İlk dergimi ilkokul dörtte yapmıştım yanlış hatırlamıyorsam.Adı “Geyik” idi ve içinde bolca geyik dolu yazılar vardı. Sınıftaki arkadaşların bir kaçından da yazılar almıştım. Tüm sayfalar el emeği göz nuruydu. Yazılar bile elde yazılmıştı. Bu aynı zamanda ilk editörlük deneyimimdi. İlk çizgi romanımı ise ilkokul üçüncü sınıfta yapmıştım. Adı “Digimonlar Pokémonlar’a Karşı!” idi. Çizgi romanın pek çok karesi direk Digimon ya da Pokémon sahnelerinden kopyaydı ama içinde Ahmet Takeshi adında bir baş karakter vardı. İşte o bendim. Sonraları ortaokulda “İstanbul Yankees” isminde Captain Tsubasa özentisi bir çizgi roman çizdim. Bu,takımın ismiydi ve takımın oyuncuları tamamen bizim sınıftaki erkeklerden oluşuyordu, ufak farklarla... Emir yerine Emiraldinho, Talha yerine Talkham, Ahmetyerine ise o dönemler en sevdiğim futbolcu olan Valencia’lı Aimar. Sonra futbol daCaptain Tsubasa da ilgi alanımdan çıktı tabii. Ergenlik gibi ölüm tehlikesi olan zor bir dönemi az hasarla atlattım. Sonra hayallerimi kovalamaya devam ettim
İki aşkım olan dergi ve çizgi roman (üçüncüsü animasyon) ilk defa ShiroInku’dabirleşti. Küçük bir ekiptik. İlk önce kendi çizgi romanımı yaymak için güzel bir düşünce olarak başladım projeye, sonra büyüdü, Türkiye çapında iyi kötü bir ün yaptık. Ama iki büyük hatamız vardı. Bir, disiplinimiz yoktu. İki, dergi işini ciddiye almamış ve psikolojik ve maddi çıkarlarımızı hesaba katmamıştık. Dolayısıyla ekip bir sene sonrasında tamamen dağıldı. Sonra bir buçuk sene boyunca freelance işlerle boğuştum. Bu sırada ikinci bir manga dergisi girişimim oldu. Disiplinimiz vardı, çok sağlam çıkar ilişkileri hesaplamıştık. Vizyon ve misyonlarımız, çalışma prensiplerimiz, kurumsal kimliğimiz bile hazırdı. Ama çok önemli bir şeyi hesaba katmamıştık :zaman. Evet, hepimiz az çok para kazanması gereken yaşta olduğumuzdan, okul ve işten hemen hemen kimse geleceği belirsiz olan bir dergi projesine yeteri kadar zaman ayıramadı. Birkaç ay içinde o da dağıldı
Ve sonra ne mi oldu? Bu iş için böbürlenmek istemiyorum ama Kabura’yı kuranekibi uzun süredir tanıdığımdan beri şunu biliyorum: Bu derginin kurulması için oluşan o fikri biz, yani ShiroInku ateşlemişti. ShiroInku’dan sonra onlarca manga dergisi ortaya çıktı. Hepsinin sıra sıra dağılmasını üzülerek izledim. Ama sonra Kabura’yı gördüm. O zamana kadar toplanan en sağlam ekiple yola çıkmışlardı. “Ahmet,” dedim kendi kendime, “Bu adamların da yeteneklerinin boşa gitmesini izleyecek misin?” Gönlüm el vermedi. Yiğit ile iletişime geçip dergiye yardımcı olmak istediğimi söyledim. İlk planım dergideki iktidar kavgasını çözümlemekti. İkinci planım ise bir disiplin oturtmaktı. İkincisi üzerinde halen çalışıyoruz. Ama artık şu var, şunu çok iyi biliyorum: Bu ekipteki herkes artık bir dergi çıkartmanın ne kadar zor ve özveri isteyen bir iş olduğunu biliyor. İşte bu, başardığım diğer tüm şeylerden daha önemli benim için. Balık tutmayı öğrenirken balık tutmayı öğretmeye çalıştım. Ama onlar benden öğrendiği sırada ben de onlardan öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum.
Ben hayata böyle bakıyorum: Hayatta iki gerçek var, birisi yaşam ve birisi deölüm. Arasında kalan her şey belirsiz. Ve hayatımız boyunca öğreniyoruz. Ama en güzeli de şu ki bir kimsenin sizden daha fazla kitap okumuş ya da eğitim almış olması onu sizden daha bilgin yapmıyor. Çünkü ilk başta da söylediğim gibi, yaşam ve ölüm den geri de kalan gri bir okyanus ve bir kişinin yalnızca bir tane hayata bakışı olabilir. Bilgi böyle bir şey işte: Herkeste var, ama hiç kimsedeki bilgi herkes için geçerli değil. Öyleyse Japonların çağlar boyunca uyguladığı hayat felsefesini kendi hayat felsefem edinmem çok garipsenmese gerek. Hayat boyu öğrenmek istiyorum ve işte öğrenmenin tek bir bedeli var: “Onu başkalarına aktarmak.” İşte sanat, burada devreye giriyor. Derginin içeriği mi? Buraya yazamayacağım kadar çok, kendi kelimelerimle anlatamayacağım kadar harika!
Ahmet Torun